Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Ağustos 2011 Salı

Rize’nin
Halk Oyunları

İnsanın duygu ve heyecanını yansıtan  ve düzenli hareket ihtiyacını karşılayan sese ve harekete dayanan eserler ,musiki ve halk oyunlarıdır.

HORON :

Rize'de halkoyunları denince akla hemen "Hora" ile aynı kökten olan "horon" gelir. Horon Rize'nin bütün yörelerinde,oyuncuların birbirine tutunarak oynadıkları ortak bir kültür ürünüdür.

Bölgede aletsiz olarak icra edilen musiki; "Atma türkü" ve "Selim Sayma", "Kadıbağı"nda görülür. Bunlardan türkü; kendi havası içinde, bestelenmiş gibi, koro halinde söylenir. Kadıbağında sadece erkekler atma türkü söylerken, horonlarda kadınlar da türkü söyler. Birlikte oynanan horonlarda kız ve erkekler karşı karşıya geçerek birbirlerine türkü atarlar.

Horonun melodi yapısı; basit ve yeknesak olmakla beraber,içe sığmaz bir ruhun belirtilerini taşıması,izleyenleri etkiler.Horonun son derece hareketli ve canlı oluşu ;yöre insanın mücadeleli bir yaşam tarzının özelliklerini yansıtır.
Oyunlarda;Karadeniz, yöresi insanlarının tüm özelliklerini görmek mümkündür. İnsanların  doğayla olan yaşam mücadelesi ,çalışkanlığı ve aceleciliği anlatılır.

Horon, Rize merkezi ve civarı sahil kesimler;İyidere,Derepazarı,Çayeli ve İkizdere'nin sahile yakın bölgelerinde  kemençe ile oynanırken yüksek kesimlerde  özellikle Hemşin  de tulumla oynanır. Diğer birçok yerde ise hem tulum hem de kemençe ile horon oynanır. Horon, kemence,tulum, zurna, kaval ın yanı sıra  mızıka ve akordiyon eşliğinde de oynanır.

Düğün,nişan,eğratluk,harman,asker uğurlama günleri horon oynamak için bir bahane olur.


Horon oynayan kişilerin sayısında sınırlama yoktur. Sayıyı,horonun  oynandığı mekan (evler ve yakınındaki düzlük alanları genişliği ) belirler.
Horonlar genellikle  çember (çikli) oluşturularak veya "kadıbağı" yapılarak oynanır.

Horon'un  başındaki kişiye horon başı / horon çeken derler.
Horon oynanırken;"Dik oyna dik,al aşağı al, şaşma beri bak, yürü yürü, al geri al, yaylan yaylan, at belini at, kalk oyna, savuş savuş, gel içeri seslen, geldim, beraber seslen, canlı, yaşşa tulum, ses ver canlı, enişteee." gibi sözlerle uyarmalar yapılır.

Horon da vücudun titretilmesi, diz kırma, sağa sola açılma, ellerin aşağıya yukarı indirilip,kaldırılması, ayakların yere vurulması gibi figürler  önemlidir. Oyunlardaki hareketlilik, çeviklik ve  müzik ;  ulusal ve uluslararası çevrelerin ilgisini çekmektedir.

Horonlar,erkeklerin ve kadınların farklı oynayışlarına göre çeşitli adlar alır.

Kadınlar tarafından oynananlar,kız- kadın horonu ve sallama gibi isimler alır. Bunlar erkek oyunlarından  daha yumuşak olan ve çömelme figürüne yer verilmeden oynanan horonlardır.

Karma;  yakın akraba  kadın ve erkekler birlikte çömelmeden oynanan horonlar;rahat horon, alaca horon gibi.

Rize'de oynanan  horonlardan  bazıları şunlardır  : Hemşin,Rize,Yüksek Hemşin, Topaloðlu, Mehmetine, Rize Kız Horonu, Hemşin İki Ayak, Rize İki Ayak, Çinçiva, Papilat, Rize Sıksarayı,Sallama, Siya Siya,Atlama,Karadere, Bıçak Oyunu,Rahat Horon ve Alaca Horon.

Horon son zamanlarda düğün salonlarında oynanır oldu artık köy meydanlarında avlularda oynanan horonlar ne yazık ki nostalji olma yolunda.

Horon uzun süreli bir oyun olduğu için daha  ziyade  kemençe ve tulum zurna  eşliğinde oynanır. Kemençe yaylı, tulum ya da tulum zurna nefesli birer sazdır; Her iki saz horona eşlik etme yanında , yalnızca musiki dinlemek amacıyla da kullanılır.

Kemençe, tulum ya da tulum zurna, nav ,kabak zurnası  akordiyon ve mızıka  bölgenin geleneksel musiki aletlerini oluşturur.  

Çamlıhemşin’ de horon ;tulum eşliğinde daire şeklinde oyuncuların el ele tutuşması suretiyle  oynanır. Horonu yönetene horoncu denir. Tulum nağmeleri horoncunun  komutuyla figür değişikliği yapılarak horon saatlerce devam eder.

İnsan doğduğu yere benzer sözünden de anlaşılacağı gibi engebeli coğrafi yapı üzerinde kurulan Çamlıhemşin’in insanlarının oynadığı horonda engebeli arazide, gür ormanlıklarda, dağ zirvelerinde mücadele etmekte olan insanlar hareketliliğini görmek mümkündür. Kalabalık topluluk tarafından oynanan horon bazen tulum olmadığı zaman nav’la bazen çubuyla bazen de oyuncuların çifter çifter karşılıklı söyledikleri türkülerle oynanır.Bölgede oynanan oyunlar tulumun çıkarttığı nağmeler doğrultusunda farklı figürlerde devam eder. Her oyunun kendine özgü melodisi ve figürü vardır.

Oynanan oyunlar; kimi görülen yere, kimide oynatanın ismine göre adlandırılır.
Oynanan oyunlar 32 ayrı ahenk ve figürde olup başlıcaları; Rize, Hemşin, Yüksekhemşin,    Papilat,  Memetina, Bakos, Çayışka, Aleka, Sırtlı, Mahmut oğlu, Gant Hevrek, Hamlakit,  Yali, Çano gibi oyunlardır.

Oynanan oyunlar figür ve melodi olara ilk dinleyenler ve seyredenler açısından birbirinin aynı gibi görünsede aradaki farklılık folklor uzmanlarınca bariz bir şekilde  hissedilir.

Horon genellikle bayramlarda, düğünlerde, Yaylalarda, festivallerde oynandığı gibi gurbette  Hemşin Kültürünü yaşatmak amacıyla kurulan derneklerin düzenlemiş olduğu gece ve gezi gibi organizelerde de coşku içerisinde saatlerce oynanır.Tulumla horunun Hemşinlinin gönlünde  ayrı bir yeri vardır

Hemşin'in kendine özgü giyim tarzıda dikkat çekicidir. Şar ve kenarları işlemeli şifondan  oluşan baş örtüsü folklorik kıyafeti tamamlamaktadır.Folklor kıyafeti olarak çarık,ikitelli çorap,  bele bağlana horasan kuşağı ve kadifeden dikilmiş bir elbise. Günümüzde modern kıyafet  giyinen yöre halkı şar ve şifonla baş örtünerek Hemşin e özgü geleneği yaşatıyorlar.

Tulum: 
 
Kafkasya'dan Türkiye'ye geldiği söylenir. Tulumla oynanan oyunlar daha ziyade Hemşin yöresinde gelişmiştir. Tulum eşliğinde oynanan,20 veya daha fazla kişili oyunlarda, oyunu idare eden bir kişi vardır. Genellikle yol havalarında ve düğünlerde çalınan bu yöresel alete, bazı yörelerimizde Gada denilmektedir. Bu gün coşkulu şenliklerin tümünde çalınmaktadır.

Tulum; Keçi  yavrusunun  derisinden  yapılır. Oğlak  derisi, bütün olarak çıkarıldıktan  sonra  hasır  denilen ilaçlama  ve  kurutma işlemlerine tabi tutulur. Ayaklar  son  kısımsından  kesilir. Ön ayaklardan birine tahta boru-lülük arka ayaklardan birine de Çalgı kısmı nav bağlanır. Böylece tulum dediğimiz  çalgı meydana gelir. 

Lülük’ten  üfleyip tulum şişirilir.  Üflenen  hava  geri  kaçmasın  diye  tulumcu  lülüğün  ağzını  dili  ile  kapatır. (son zamanlarda lülük ağzına konan bilye sayesinde tulumcular türkü dahi söyleyebiliyorlar)  Sıkışan hava mecburen nav içinde bulunan çimon / çilbu denilen ses veren kamış borulara hücum eder ve ses çıkararak dışarı çıkar.

Ekseriyetle çıbu’lar; yan yüzeylerinden 5 delikli olup bu delikler Nav’ın üst yüzüne yani tulumcunun parmaklarını oynatacağı bölüme bir çift olarak yerleştirilir.Çimon /çibular, nav içinde ikiden fazlada olabilir. Her birinin sesi tulumcunun ustalığına göre ayarlanır.

Nav:

Nefesli bir saz olup,Orta Anadolu'nun kavalı karşılığıdır.Ancak daha kısadır;yanık, dertli, içli bir musiki havası yansıtır.Özellikle tepelerde, ağaçlıklarda çalındığı zaman meydana getirdiği yansımalar dokunaklı bir nitelik taşır.

Kaval dan daha sert ses çıkardığı için navla horon oynanabilir.Ancak uzun süre nefes vermenin , çalanı yorması nedeniyle kemençe ve tulum zurna tercih edilir.

Nav, farsça'da içi oyulmuş odun manasında olup, bu tabiri Oğuzlarında kullandığı bilinmektedir. Nav; "L"biçiminde şimşir veya dut ağacının içi oyularak hazırlanır.

Navın İçine, tulumun ses getiren bölümünü teşkil eden; çimon / çilbu (zurna) adı verilen, kurumuş ince kamış dalından,7-8 cm.uzunluğunda, aynı örnekte yapılmış, eşit sesli, iki adet düdük yerleştirilir. 

Genelde çibu’lar; yan yüzeylerinden üçte bir kadarı üste kalması şartıyla ikişer santim aralı 5 delikli olup, bu delikler Nav’ın üst yüzüne, parmakların  oynatıldığı bölüme bir çift olarak yerleştirilir.

Çıkan sesler birbiri ile tam manasıyla uyumlu olmayabilir. Her birinin sesi tulumcunun ustalığına göre ayarlanır.

Tuluma doldurulan hava sıkıştırıldığında, hava ses veren kamış borulara hücum eder ve ses çıkararak dışarı çıkar.

Kemençe:

Fransızların pochette, İngilizlerin kit adlı yaylı çalgısıyla akraba olan kemençenin; oralardan mı geldiği yoksa buradan mı oralara gittiği belirlenememiştir.     
Rize Kemençesi;50-60 cm boyunda olup, Baş, boyun ve gövde  kısımlarından oluşur.

Baş; 9 cm büyüklüğünde bir kalp şeklini andırır ve kemençenin en üst bölümü teşkil eder. Baş üzerinde, kemençenin üç telinde ayrı ayrı  akort  edecek  burgular  vardır.  Burgulara  halk  dilinde kulak  denilir. Tellerin geçtiği  yere de tel  yeri denir.

Boyun / Sap: 9-10 cm olup, kemençenin elle tutulan bölümüdür.                                    
Gövde / Tekne: Sap / boyunla  birleştiği  yerde 5-6  cm  olan  gövdenin  genişliği, alt  kısma  doğru  artar. En  geniş  yer  8 cm dir. Teknenin  iki  yan  tarafında bulunan dört  delik, sesin  çıkmasını  temin  eder.

Teller: kemençede  bulunan; Zil, Sağır  ve  Bom  adlı  üç  tel, kapak denilen kısmın üzerinden geçer. Tellerin  üzerinden  geçtiği  deliklere kaşlar denir. İki kaş arasında tellerin düzgün biçimde durmasını sağlayan eşek adlı bir parça vardır. 
  
Kurbağa: Tellerin  sicimle  bağlandığı  bölüme  kurbağa  veya  akrep  denir. 

Yay / Sayta: Kurşun kalem den daha kalın yaklaşık kemençe boyu uzunluğunda çubuğun, uç kısımlarına, istenilen sayıda hayvan kılının  (genelde atkuyruğu kullanılır ) bağlanması ile oluşur. Saytanın, kemence tellerine sürülmesi ile  kemençeden sesin çıkması sağlanır. Sesin iyi çıkması için saytanın tellerine reçine sürülür.

Kemencenin  çalınıması: Kemençe sol elle , sapından  havada tutulur  ve  aynı  elin  parmaklarıyla  tellere  basılarak, istenen  sesler  bulunur. Bir  tel  üstünde melodi çalınırken yay bu telin yanındaki tele de sürülür.

Kemençe yapımı; Kemençe kurutulmuş erik veya dut ağacından yapılır. Kemençe yapılacak ağaç; uygun büyüklükte kesilip, prizma haline getirilir. Çizime göre dış kasnak şekillendirildikten sonra, özel aletlerle, çevre / et kalınlığı 0,5 cm olacak şekilde ağacın içi oyulur.  En son rötuştan sonra zımpara çekilir. Kapak tahtası çam ağacından, İyice inceltilerek, hazırlanır. Kapak üzerinde köprü yeri işaretlenir. Gövdenin her iki yanına 1-1,5 cm ara ile ince delikler açılır ve orta kısmına yakın bir yere, kapağı destekleyen, ince bir direk yerleştirilir.Kapak yapıştırıldıktan sonra kemençe cilalanır. Tel bağlama yeri, köprü ve germe tıpaları konarak üç tel takılır. Akordu yapılarak, kemençe çalmaya hazır hale getirilir 

Kabak zurnası :
                                                                                                                                                          
Kabak yaprağının kesilmesi, sapında delikler açılması suretiyle meydana getirilir.
Kabak zurnası çocuklar tarafından yapılır ve kullanılır; çocuklara özgü bir musiki aletidir.
hayde  Rize’ye
Ana  Sayfasına 
dönmek için aşağıdaki linki tıklayın


                  
 
 

1 yorum: